Üniversite yılları… Ahh! Keşke bir dönsek yeniden. Kim istemez ki. Öğrenci olanlara sorduğunda hep yoğun olmaktan şikayet ederler, mezun olanlara sorduğunda ise “keşke şimdi o zamanlara dönsem” der, aslında o zamanda zamanın ne kadar çok olduğunu farkedercesine. Aslında zaman, aynı zaman. Öğrenciye de 24 saat, mezuna da 24 saat. Çalışana da, çalışmayana da. Ancak farklı olan kısmı, bizlerin nasıl algıladığında? Nasıl algılarsak algılayalım, zaman pek çabuk geçiyor. Özellikle de ne oluyor, ne bitiyor derken; tam gözlerini daha yeni yeni açarken hayata, üniversite yıllarında.

Üniversite dönemi önemli bir dönem çünkü, gençlerin özellikle hayata hazırlandıkları dönem. Yapılan araştırmaya göre 24-30 yaş arasındaki genç yetişkinlerine %60’dan fazlası bugün ailesiyle birlikte yaşamakta Türkiye’de. Hal böyle olunca, üniversiteyi bitirdikten sonra bile hayata atılmakta, korumacı aile tutumu nedeniyle geç kalıyor; genellikle 4 yılda biten üniversite eğitimi süresince o antrenmanı da çok iyi yapamamış oluyoruz.

Eğitim içeriği ile ilgili aldığımız bilgileri bir kenara bırakırsak bu değerli zamanı daha verimli nasıl kullanabiliriz? Kendimiz nasıl keşfeder, nasıl daha iyi tanır ve potansiyelimizi nasıl açığa çıkarız?

“Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir” temel felsefesinin hiç(!) işlemediği bir dönemdir üniversite. Düşünsel, fikirsel ve deneyimsel hayat, genellikle fakir kaldığı için bu dönemde gençler genellikle neyi bilip ne bilmediğini bilmez; her şeyi bilirler! Öğrenme motivasyonu ve atalet zincirini kırma cesareti olanlar ise “dereyi görmeden paçayı sıvamışlardır” bile, çünkü bilmeye başladıklarını iyi biliyorlardır.

Kendi üniversite yaşamımda hayata geçirdiğim ve geçir(e)mediğim ile mezuniyet sonrası yıllarda üniversite öğrencileri ile yaptığım çalışmalar doğrultusunda, bir öğrencisinin üniversite dönemini en iyi şekilde değerlendirmenin yollarını tavsiye niteliğinde sizlerle paylaşıyorum.

üniversiteyılları

STAJ YAPIN

Tıp ve Mühendislik gibi bölümlerde staj yapmak zorunlu. Eğitim fakültelerinde genellikle son bir dönemde haftanın bir günü staj yapılıyor. İİBF, İktisat ve İşletme fakültelerine bağlı bölümlerde ise stajlar genellikle isteğe bağlı bırakılıyor. Aslında staj zorunluluğu ne kadar yoksa, mezun olduktan sonra o mesleği yapmasanız da olur düşüncesi yansıtıyor, farklı bölümlerdeki uygulamalar. Tıp fakültesi için staj/nöbet uygulamasının olmadığını düşünemiyorsunuz ancak işletme de okuyan için “amaaan! staj olsa ne olur, olmasa ne olur” diyebiliyorsunuz.

Staj yaparak, iş yapmayı öğrenirsiniz. Belki fotokopi çekerek başlarsınız, ofiste öyle bütün gün vazo gibi oturursunuz belki… Hem fotokopi çekebilmek bile bir meziyettir, yıllardır çalışan ancak fotokopi çekmesini bilmeyen insanları gördüğünüzde daha iyi anlarsınız bunu! Ama iş ortamının havasını solumaya başlarsınız, gözlem yapar, sorar, dinler, öğrenirsiniz. Bulduğunuz ilk fırsatta da staj yerinin sorumlusunun gözüne girecek bir hamle yaparak sorumluluk üstlenir, ilk iş deneyiminizi kendi isteğiniz ile elde etmiş olursunuz. Staj yapmak, kariyer yolculuğunun ilk basamağıdır. Düşünün bir berber çırağı nasıl ki, önce tıraş olmuş kişinin saçlarını süpürmek ve aynaları silmek ile başlarsa, üniversite okuyan bir kişi de mesleğine yapacağı staj ile başlamış olur.

Patron olsam, en az iki zorunlu olmayan stajı yapmamış olanları ben işe almazdım. Çünkü bu dolaylı olarak kişinin yapacağı işe değil, ulaşacağı konum veya alacağı paraya daha fazla merakı olduğunu gösterir.

YERİNDE İNCELEME ZİYARETLERİ

Üniversite tercihi yapan gençlerin çoğu, okuyacağı mesleğin aslında ortamını ve içeriğini çok iyi bilmiyor. Tercihleri özgürce kendi istedikleri gibi yapamadıkları gibi, yapılan işin ne olduğunu üniversite yıllarında kavrayamayanlar çok çabuk sıkılıp ilerleyen zamanlarda başka bir meslek edinebiliyor. Okuduğunuz ya da mezun olacağınız alandaki işi yapıp yapmamaya karar vermek, iş hayatının gerçeklerini görmek açısından firmaları, işletmeleri, kurumları, şirketleri yakından tanımak açısından eş, dost, tanıdık, üniversite topluluğu aracılığıyla yerinde inceleme ziyaretlerine katılmak çok yararlı olacaktır. Ayrıca, mezun olduktan sonra öyle rahat rahat firmalara girip çıkamayacağınızı da bilmelisiniz.

İNGİLİZCE’Yİ HALLEDİP MEZUN OLUN

Aldığımız her türlü İngilizce eğitime rağmen (yaklaşık 8-10 yıl) bir türlü İngilizce konuşup, dünya ile entegre olmakta zorluk çekiyoruz. İngilizce konuşanlar “bir dil bir insan, iki dil iki insandır” sözünü çok iyi bilir. Dünyanın neredeyse her yerinde İngilizceyi kullanarak, iletişim kurabileceği çok iyi bilir. Nice insanlar var, gezdikleri ülkeleri 10-20-30 sayar dururlar. Ancak gittikleri ülkelerde iletişim kurabildikleri bir tek yerel insan olmaz. Google’da fotoğraflara bakmakla, o fotoğrafı gidip çekmek arasındaki fark nedir peki? İngilizce, okurken mesleğinize katkı için ve kendini geliştirebileceğiniz her türlü bireysel gelişim için çok önemlidir. İş alım mülakatlarına girdiğinizde, iş yerinde İngilizce kullanmayacak olsanız bile en temel kriterlerden biri olarak ortaya çıkacaktır. Bazen önemli olan dili işinizde kullanmanız değil, ikinci bir dili konuşma yeteneğini gösterip göstermeyeceğinizdir.

Eğer İngilizce okul yıllarında halledilmediyse, iş hayatının temposuna girdikten sonra daha zor olabilmektedir. Özellikle iş değişiklikleri, terfi noktasında İngilizce önemli bir başarı kriteri olmaktadır. En az 4 yıl üniversite okuduğunuzu düşündüğünüzde, akıcı bir şekilde İngilizce konuşmayı işini bu yıllara yayabilirsiniz. Mezuniyet sonrası gelişim ve geliştirme fırsatına sahip olmaktansa, İngilizce öğrenmek ile zaman kaybetmeyin.

MÜMKÜNSE 2. DİLİ ÖĞRENMEYE BAŞLAYIN

Hayatınızda size büyük bir gelişim olanağı sunacaktır, İngilizce dışında öğreneceğiniz ikinci bir dil. Aynı zamanda şu bir gerçek ki, ikinci bir dili öğrenme pratiği elde etmeye başladığınızda İngilizce bilgisi çok daha fazla gelişmektedir.

yabancıdil

İŞ DÜNYASI İLE BULUŞUN

Kendi çevreniz ve öğrenci arkadaşlarınız ile sınırlı kalmamak yararlı olacaktır. Mezun olduktan sonra gireceğiniz iş yaşamında, size rehberlik edebilecek insanlar olmalı. Başkasının sizi tanıştırdığı değil kendinizin tanıştığı iş insanları hayatınızda dahil etmenin yollarını aramalısınız. Bu aynı zamanda girişimcilik yönünüzü geliştirecek ve gelecekteki meslek hayatınıza ışık tutacaktır. Mesleğe atılmadan önce o alanda söz sahibi olan kişilerin ne düşündüğünü, neler yaşadığını, nasıl çalıştığını, günlük hayatında neler yaptığını anlamak gelecek kararlarınız açısından önemlidir.

YARI ZAMANLI İŞLERDE ÇALIŞIN

Üniversite öğrencisiyken kendi paranı kendin kazanma becerisi elde etmek önemli. Sonuçta okuduğumuz bölümlerin ve aldığım üniversite eğitimini, hayatımızın geri kalanın bir meslek sahibi olmak ve gerçekleştirdiğimiz meslekten hayatımızı devam ettirebileceğimiz bir parayı da kazanmak üzerine alıyoruz. Aynı zamanda aileden ve burslardan bağımsız olarak kendi paranı kazanabilmenin de özgüvenini gençken yaşamak, ilerleyen dönemlerde hayata atılmayı da kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle fırsat bulunan zamanlarda yarı zamanla işlerde çalışmak için insan kaynakları ve organizasyon şirketlerine kayıt olmak yarar sağlayacaktır.

TAM ZAMANLI ÇALIŞMA DENEYİMİ EDİNİN

Mezun olmadan önce hata yapmanın faturası hiçbir zaman ağır olmaz. Hata yapma lüksü her zaman vardır. Ancak aynı şey mezun olduktan sonra bu durum pek geçerli değildir. Yapılacak önemli bir hata işten kovulmanıza neden olabilir. Bu sebeplerle, iş hayatına tam olarak girmeden önce hata yapma şansınızın özgürce olduğunu bir işte, 1 veya 2 dönem çalışmayı tercih ederseniz, ilerleyen dönemlerde çok fazla yararını görürsünüz. Mezun olduktan sonra geriye dönüp gülerek anlatabileceğiniz hikayelerinizin olması, başarılı bir iş yaşamı için kilit noktalardan birisidir.

YENİ MEZUN GENÇ YETİŞTKİN ABİ-ABLALARINIZ OLSUN

Abi, abla deyince aklına başka şeyler gelmesin, malum! Yaşı size yakın olan yaşça büyük olan kişilerden bahsediyorum. Aynı branştan olabilir de olmayabilir de, hiç sorun değil. Yeni mezun abi ve ablalarınızın iş hayatında neler yaşadığına yakından tanıklık etmek, bu noktada kendinizi nasıl bir geleceğe hazırlamanız gerekliliği noktasına çok önemli öngörüler sağlayabilir. Bu nedenle üniversitenin ilk yıllardan itibaren, daha büyük sınıflardan ya da mezunlardan oluşan tanıdıklarınızın olması faydalı olacaktır.

ÜNİVERSİTE TOPLULUKLARINA KATILIN

Üniversite toplulukları katılımcılığın belki de ülkemizde en önemli alanlarından birisi. Genellikle üniversiteye gelene kadar pek etliye, sütlüye karışmamış; etrafında olup bitenlere pek kulak vermemiş gençler, üniversite başladığında keşfettiği ilgi alanlarına veya mesleki branşlara göre üniversite topluluklarına katılırlar. Orada toplumsal öncelikli olmasa da, kendilerini geliştirmek için bir çalışmanın içerisine girerler. Topluluğun önce ufak işlerini sahiplenmeye başlar. Bir yerde stant açılacaksa, örtüsünü sermekten başlayan süreç, bir etkinlikte fotoğrafların çekilmesi, üyeler arası iletişimin sağlanması, etkinlik ekibi üyesi olmaya, bir etkinliğin koordinatörü olmaya ve topluluk yönetim kurulu üyesi olmaya kadar devam eder.

Üniversite topluluklarındaki faaliyetler gençlerin bilgi ve becerilerini geliştirebileceği önemli imkanları sağlamaktadır. Kendilerini keşfetmeye ve yetiştirmeye çalışan gençlerin kendi egolarına yenik düşerek, topluluk içi iletişim krizlerinin çıkması ise yaşanan en büyük sorunların başında gelmektedir. Bu iletişim krizlerini çözebilmek bile gelecek yaşantılar için önemli bir beceriyi kişiye kazandırır.

HOBİ EDİNİN

Eskiden sorarlardı, küçüklük aklı cevap verirdik bize “kitap okumak” şeklinde. Artık bazı önemli şeylerin günlük hayatın çok daha önemli bir parçası haline geldiği hobi olmaktan çıktığı bir dönemdeyiz. Çünkü artık hobilerimiz bizim boş vakit etkinliklerimiz olmaktan çok uzaklar. Hobileri olan insanlara baktığımızda artık hobilerinden para kazanabildikleri, işlerini bırakıp hobilerini meslek olarak edindiklerini görebiliyoruz. Hobiler kişileri diğer taraftan ruhsal olarak geliştirmekte ve psikolojik olarak güçlendirmektedir. Hobiler çerçevesinde elde edilen sosyal ortam ise gelecekte bir çok konuda kişiye rehberlik etmekte, destek olmaktadır. Tek amacı o hobiyi gerçekleştirmek üzere kurulan arkadaşlık ilişkileri geleceğe daha kolay taşınabilmektedir. Daha donanımlı ve beceri sahibi biri olabilmek için, ilgi alanlarınız doğrultusunda bir hobi seçmek ve bunu yıllar boyunca sürdürmek çok önemli bir kazanımdır. Gençlikte mutlaka bir hobi sahibi olmak gerekir.

sanat

KÜLTÜR VE SANATTAN UZAK KALMAYIN

Yalnızca özel günlerde ya da festivaller olduğu zaman değil, genel kültürü ve toplum ilişkisi kuvvetli bir birey olabilmek için bulunduğunuz yerde gerçekleşen kültür ve sanat etkinliklerini takip etmek önemlidir. Özellikle hayatınızda kaliteli arkadaşlıklara sahip olmak istiyorsanız, kaliteli insanların gittikleri yerler her zaman hedefinizde olmalıdır. Kuru gösteriş veya şaşa’dan bahsetmiyorum burada. Sinema, tiyatro, konser, dinleti, sohbet, atölye, vb. uğrak yerleriniz olsun. Öğrenciyiz gidemiyoruz bahanelerini kenara bırakalım, her ay hiç değilse bir etkinliğe gitmeye çalışalım.

GÜNDEMİ TAKİP EDEN ARKADAŞLARINIZ OLSUN

Siyaset ve futbolu bir kenara koyarak söyleyebilirim ki gündemi belli konularda takip eden arkadaşlarınız olmasına özen gösterin. Sanat, spor, politika, ekonomi, eğitim,  sağlık, vb. konulara ilgili olan arkadaşlarınız olursa yapacağınız sohbetler ile sürekli beslenmiş olursunuz. Doğrudan ilgili alanınızda olan konular bile olmasa bu konular hakkında kör(!) bilgi yerine kaynak kişiden doğru  ve damıtılmış (öz ve özet) bilgileri alabilmiş olursunuz. Farklı bakış açıları ve farklı konu başlıkları, yaratıcı ve özgün düşünce için bizlere her zaman farklı kapılar açacaktır. Bu kapının açılması her zaman arzulanmalı, yenilikçi düşünebilmek için.

GÖNÜLLÜ FAALİYETLERE KATILIN

Gönüllü faaliyetlere katılmak, yaşadığımız toplumla bütünleşmenin olmazsa olmazıdır. Gelişim amaçlarımızdan birisi de yalnızca kendi ihtiyacımız olanı almak değil, ihtiyacı olanlarla sahip olduğunu paylaşma duyarlığımızı da güçlendirmektir. Gönüllü faaliyetler, elde ettiğimiz bilgi-beceri-yetenekleri diğer insanlarla paylaşarak yalnızca kendimizi iyi hissetmemizi sağlamaz, içinde bulunduğumuz toplumda yapacağımız işlerin daha başarılı sonuçlara ulaşması noktasında önemli bir farkındalık ve bakış açısını da bizlere kazandırır. Mezuniyet sonrası işe alım süreçlerinde de devamlı ve sistemli olarak (alışkanlık kazanmış olarak) yapılan gönüllü faaliyetler diğer adaylar arasında büyük bir fark yaratacaktır. Nitekim Türkiye’deki gönüllü faaliyetler istatistiklerinin %5 olduğunu düşündüğümüzde, her iş veren insanlık yönü gelişmiş çalışanlarının kurumlarında olmasını isteyecektir. Haftada düzenli olarak 1-2 saati gönüllü çalışmalara zaman ayırmak önemli bir katkı sağlayacaktır.

BUNLARI YAPARSANIZ NE OLUR?

Belki bir yerde maaşlı olarak çalışmaya devam edersiniz gelecekte, ancak sizi mutlu edecek bir işte çalışabilir, mesai saatleri dışında da huzur bulacağınız bir yaşam bütünlüğüne ve alışkanlıklarına kavuşmuş olursunuz. Ancak bunları yapıyor olursanız, kendi işinizi yarın bir gün küçükte olsa kurma olasılığınız gayet yüksek!

Üniversite Okurken Yapılması Gerekenler

yorum