Bursa’nın bir marka kent olması, sahip olduğu tarihi ve kültürel zenginliklerin ortaya çıkarılması, bir yandan da kentin modern vizyona kavuşturulması için bir çok çalışma eşzamanlı olarak yapılıyor. Bir yandan restorasyon çalışmaları uzun zamandır sürmek ile birlikte, Bursalıların sağlıklı bir yaşam sürmeleri için bir çok park, meydan yapımı da devam ediyor. Aynı şekilde geçtiğimiz dönemde tartışmalı da olsa inşaatına başlayan tramvayın da Bursa’da modernizim getireceğini düşünüyorum.Modern Avrupa kentlerinde toplu taşıma ekseriyetle raylı sistemler ile yapılıyor artık.
Cumhuriyetin ilk yıllarında demir ağlarla örülen ülkemiz, sonraki dönemlerde teknolojik ve enonomik gelişmelerin ışığında dönem şartlarına göre maalesef çok geride kaldı. Avrupa’da otobüs ulaşımı bilinmez ve yapılmaz iken ülkemizde şehirlerarası otobüs olmadan hiçbir yere gidemiyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından çok önemli bir yeniden yapılanma sürecine giren Almanya’nın, bitik bir durumdan gelerek Avrupa’nın lokomotifi olması, toplu taşıması en gelişmiş ülkesi olması bir o kadar ilginçtir.
Geç olsa da, zor olsa da, elbet bu teknolojiyi yakalayacağız, bu teknolojiyi bizler üreterek, satmaya başlayacağız. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin teşviki ile Durmazlar’ın üretimine başladığı İpek Böceği’nde olduğu gibi…
Bunların yapılması çok yerindedir, insana hizmettir, güzeldir. Ancak yapılan inşaatlarda İş Sağlığı ve Güvenliği’ni birazcık ihmal ediyoruz. Avrupa’da özellikle bir inşaat yapıldığı zaman insanların yaşam alanı ile inşaat alanı tamamen ayrıştırılır. Ayrıştırılır ki insanlar normal hayatına devam edebilsin. Bu ayrıştırma yapılırken güvenlik faktörleri de göz önüne alınır. Nitekim geçtiğimiz gün, iş çıkışında Şehreküstü İstasyonu’ndan indikten sonra 35-C’ye bindim, Setbaşı’na gitmek için. Ama trafik sebebiyle yaya olarak otobüsten daha hızlı gidebileceğime kanaat getirdikten sonra Ulucami durağında indim. İner inmez, yayaların yola ile kaldırım arası geçiş yapabileceği köprücükler gözüme takıldı ve düşündüm “ya buraya bir insan ya da araç düşerse?”. Düşünmez olaydım da, o sahne ile karşılaşmasaydım!
Dün akşam 23.15 sularında, arkadaşlarımla ayrıldıktan sonra Heykel’de geçiyordum. “Pat, pat!” diye iki ses duyduk ard arda. Sesin ardından insanlar koşmaya başladı, kısa bir bağrış, çağrış. Televizyonların olumsuz etkisi ile ne olduğunu anlamadan, dedim birileri silah sıkıyor, eyvah birini vurdular. Sonra insanlar bir yere doğru cesurca koşunca, biz de cesaretlendik. Gittik baktık. O da ne öyle? Bir otomobil, tramvay inşaatının olduğu yere düşmüş! Arabanın hava yastıkları falan patlamış hep. Allah’tan ölü falan yok ama yaralı bir bayan vardı, görebildiğimiz. Geçici otobüs durağı noktasında, evine gitmek için otobüs bekleyen bir bayana çarpmıştı sanırım. Çok panik havası olmadığından, her şeyin yolunda olduğunu düşünerek olay yerinden ayrıldık. Yaklaşık 5-6 dk sonra bir ambulansın geldiğini gördük, olay yerinde ise polis yoktu.

Velhasıl… Büyükşehirlerde olur böyle durumlar. Metropol olmaya aday bir kentte, elbetteki bu denli inşaatlar olacak, insanlar sonunda refaha kavuşmak için bir süre sıkıntı çekecek, kazalar da olacak. Gönül ister ki bunlar hiç olmasın ama olacak. Yeterki bizler her konuda önlemimizi alalım.
Not: Önlem kelimesi, önem vermekten gelmektedir.