KıbrısBüyükelçisi

GSM’nin koordinatörlüğü ve İtalyan Lunaria kuruluşunun ortaklığı ile gerçekleşen AB Sivil Toplum Diyaloğu-3 kapsamında gerçekleşen “Hep Birlikte: Bir Katılım Projesi”nin yerinde inceleme ziyaretleri kapsamında 11-15 Ekim 2015 tarihleri arasında Brüksel’de idik. Program kapsamında Avrupa Birliği ve katılım süreci, AB’nin işleyiş mekanizmaları, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği vb. konuları ele alan bir takım toplantılar ve görüşmeler gerçekleştirdik. Bunlardan en çarpıcı olan, birkaç görüşmenin notlarını ve değerlendirmeye bu ve sonrası yazılarda yer vereceğim. Ülkemizdeki politik gelişmelerin, ülkemiz dışında ne kadar farklı algılandığının ve değerlendirildiğini görmek mümkün olacaktır.

En farklı görüşmelerden birini projenin İtalyan ortağının organizasyonu ile Kıbrıs Büyükelçisi ve Avrupa Birliği Kıbrıs Temsilcisi Kornelios Korneliou ile Kıbrıs Büyükelçiliği’nde gerçekleştirdik. Kıbrıs’ı tam ve bir bütün cumhuriyet olarak – yani bir ülke olarak – tanımadığımız için organizasyon öncesi katılıp katılmak istemediğimiz bize gayet nazik bir şekilde soruldu. Avrupa Birliği ile ilgili konularda gerçekleştirdiğimiz bir program olduğu ve devlet temsil görevimiz olmadığı, sivil toplumu temsil ettiğimiz için görüşmeye eksiksiz katılım sağladık. Özellikle böyle tavır içerisinde olduğumuz için İtalyan ortağımız açıkça şaşkınlığını gizleyemedi. Türk Milleti olarak bazı konularda tutucu, bazı konularda da açık fikirli davranışlarımızın yabancılarda şaşkınlık uyandırdığına daha önce de çok kez tanık oldum.

Business Solutions Europa danışmanlarından Michael Villa, büyükelçilik ile organizasyon için görüştüğünde Kıbrıs Büyükelçiliği’nde bir şaşkınlık oluştuğundan bize bahsetti. Bu talep kendilerini çok heyecanlandırmış. Ziyaret talebi büyükelçiye iletildiğinde, Türkiye masası sorumlusu Andreas Bey’in tek başına değil, büyükelçinin kendisinin de bizimle görüşmek istediğini söyledi.

Büyükelçilik bina girişinde, eşyalarımız ve üzerimiz aranmadan, herhangi bir X-ray veya metal dedektöründen geçmeden giriş yaptık. Kapıda bizi Türkiye konusunda sorumlu bir çalışan, son derece güler yüzlü bir şekilde karşıladı. Asansör ile toplantı salonuna çıktığımızda yine kapıda karşılandık. Özel bir misafirperverlik gördüğümüzü açıkça söylemeliyim. Toplantı salonuna girip daha mont ve çantalarımızı çıkarmadan, büyükelçi diğer kapıdan toplantı salonuna girdi. Bizlerle tek tek tokalaşarak, tanıştı.

Toplantıya geçtikten sonra öncelikle kendimizi ve hangi kurumu temsilen katıldığımızı, hangi alanda faaliyetler gösterdiğimizi anlattık. Projemiz ve Brüksel’deki ziyaretlerimizin amacı hakkında bilgi verdik. Sonrasında konuşma önceliğini büyükelçiye tanıdık. Büyükelçi Korneliou, konuşmasının başında kelimeleri özenle seçmeye gayret gösterdi. Görüşmemiz boyunca da temkinli bir şekilde konuşması sürdürdü. Soru-cevap kısmına gelinceye kadar ne düşündüğümüzü tam kestiremediğinden dolayı, geri bildirimlerimiz konusundaki merakını da çoğu kez tekrarladı.

Büyükelçi öncelikle Avrupa Birliği’nin kuruluş tarihinin özetini bizlere geçti. Almanya ve Fransa arasındaki bitmek bilmeyen mücadelenin artık Avrupa’ya bir yarar getirmeyeceğinin anlaşıldığı bir dönemde, Fransa’nın Almanya’yı ortak ülke olmaya davet etmesiyle sürecin başladığını söyledi. Bugünkü Avrupa Birliği’nin yüzyıllar boyunca Avrupa’da süren savaşlar ve karanlık dönemler sonrasında, çok büyük bir mesafe kattettiğini vurguladı. Büyükelçi Korneliou’nun konuşmasından aldığım notları, aşağıdaki gibi özetlemek gerekirse;

  • Avrupa Birliği ilişkilerindeki en önemli konunun “credibility” yani itibardır, inanılırlıktır.
  • Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde vermesi gereken bir karar vardır. Bu karar, Avrupa Birliği’nin “stratejik ortak” veya “üyelik süreci”nde olmaktır. AB nezdinde Türkiye’nin stratejik partner olması olumsuz olarak değerlendirilmekte, üyelik sürecinin askıya alındığı dönemi belirtmektedir.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekim ayı başındaki Brüksel ziyareti çok önemliydi. Özellikle Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi başkanları ile ayrı ayrı görüştü. Ardından da 3 başkanla birlikte akşam yemeğinde buluştu. Bu durum Brüksel’de çok olağan bir durum değildir. Olmamış bir şeydir. Bu durum size, büyük bir şans ve zorunluluğu birlikte getirir.
  • Brüksel’de şu dönemde herkes Türkiye’yi konuşuyor. Göç ve mülteciler konusu Avrupa Birliği için çok önemli bir konu.
  • Avrupa Birliği, kurallar bütünüdür. Kurallara bağlı kalırsanız üyelik süreci devam eder.
  • Eğer Türkiye, AB’nin stratejik partneri olmak isterse, bunun getireceği yük ve bedeller farklı olur.
  • İlişkilerdeki kazan-kazan durumu diyalog ile yaratılabilir.
  • Türkiye diyaloglarını akıllıca sürdürebilirse, AB üyelik sürecinde özellikle mülteciler konusunda çok avantajlı duruma gelir. Şu an ki konjonktürde, Türkiye’nin AB’ye giriş anahtarı “mülteci” konusudur.

Büyükelçi, Avrupa Birliği genel perspektifinden bahsettikten sonra konu yavaş yavaş Kıbrıs Sorununa gelmeye başladı. Konuya girerken birkaç yıl önce bir yemekte yaşadığı durumu bize anlattı: “Birleşmiş Milletlerin (yanlış hatırlamıyorsam!) bir yemeğine davet edilmiştik. Masa düzeninde bizleri Türk diplomatlar ile aynı masaya koymuşlar. 3 kişiydiler. İçlerinden birisi benimle konuşmasa da, olduğumuz masada bizimle selamlamış, o an orada var olduğumuzu kabul etmişti. Ancak diğer ikisi, ne bize selam veriyor, ne bize bakıyor, ne de orada varmışız gibi davranıyordu. Bize doğru bakıp, arkamızı görüyorlardı. Onlar için görünmez idik.” Burada özellikle “invisible” kelimesini defalarca kullanıyor. Varlığının kabul edilmemesinin, anlaşılır olmadığını söylüyor. Ve şu cümleyi kullanıyor: “Come on, we’re in the year of 2015”. Yani, “hadi canım, 2015’te yaşıyoruz! Böyle iş mi olur!” Özete devam edecek olursak;

  • Bizim varlığımızı – Kıbrıs’ı tek ve bütün bir ada olarak – ister kabul edin, ister etmeyin. Bu durum bizim için bir sorun değil. Türkiye için bir sorun doğurur.
  • Kıbrıs olarak biz, Avrupa Birliği’nin üye bir ülkesiyiz. Türkiye’nin bu kurallar bütünü çerçevesinde bu durumu öncelikle kabul etmesi, ardından Kıbrıs’ın tek ve bütün – aynı zaman bağımsız – bir ada cumhuriyeti olması için çözüm araması; ayrıca ülkesinin AB katılım sürecini devam ettirmesi gerekir.
  • Şu anki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı olduğu dönemde; Lefkoşa Rum Belediyesi Başkanı ile yapmış olduğu ziyaretlerle halkta barışçı bir çözüm getirme umudunu yeşertmiş, bu nedenle büyük bir destek alarak cumhurbaşkanı seçilmiştir.
  • 2004 yılında Rum halkının Birleşmiş Milletler çatısı altında Annan planına büyük bir oranla “hayır” demesi anlaşılır bir şeydir. Çünkü adanın coğrafi olarak 2/3’ü Rum bölgesi, ada halkının 1/4’ü ise Rumlardır. Halihazırda sahip olduğumuz haklardan vazgeçmek, o dönemde çok mantıklı görünmüyordu.
  • Annan Planı’nın oylanması, Avrupa Birliği katılım müzakerelerinin başlamasından 1 hafta önce gerçekleşti. Bu durum dönemin Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın hatası değil, yaratılan bu seçim durumu Avrupa Birliği’nin hatası idi. Ve Kıbrıs – Rum yönetimi olarak – stratejik bir karar vermek, stratejik bir satranç hamlesi yapmak durumundaydı. Her kim olsa, hangi milletten insan olsa, aynı seçimi yapardı. Siz de yapardınız!
  • Biz asla adaya gelecek olan çözümün adını “Republic of Cyprus” olarak nitelendirmedik. Ada da federal bir yapı kurulabilir. Bu noktada alternatifleri değerlendirmek ve çözümü ada halkına ve yöneticilerine bırakmak gerekir. Doğu-Batı Almanya’nın birleşmesi örnek alınabilir.
  • Ada halkının %80’i Yunan kökenli olduğundan dolayı, Kıbrıs’ın yeniden Yunan adası olması tabi ki insanların en büyük hayali olabilir.
  • Ada’da 40 bin Türk askeri neden var? 1 askerde aynı işi yapabilir. O kadar çılgın değiliz saldıracak kadar. Hatalarımızdan muhakkak öğrenmişizdir.
  • Ankara ve Atina, ada halkının kararlarına saygı göstermeli.
  • Oyun kurallara göre oynanmalıdır. Ve ilerleyen aşamalara devam edilmeli.
  • Brüksel’de yaşayan insanları çoğu, Kıbrıs’ın bölünmüş bir ülke olduğunu bile bilmiyor.

Büyükelçi Korneliou ile yaptığımız soru-cevap samimi bir hal almaya başlayınca, soruları bu kez o sormaya başladı. Özellikle Kıbrıs konusundaki düşüncelerimizi, günlük hayatta insanların Kıbrıs konusundaki düşüncelerini, ileride bu konuda ne öngördüğümüzü sordu bizlere. Verdiğimiz cevaplar ise bir o kadar netti:

  • Kıbrıs, bizim için bir yavru vatandır.
  • Ülkenin şu an ki gündeminde olmasa bile, Kıbrıs bizler için her zaman önemlidir.
  • Türkler, Yunanlıları hep sevmiştir, sevmeye de devam edecektir. Özellikle tatillerde, Yunan adalarına gitmek ilk tercihlerden biridir.
  • Kıbrıs, Türkiye için ne kadar önemli ise, Yunanistan için de önemli olduğu bilinmektedir.
  • Kıbrıs’ın tek ve bütün bir ada cumhuriyeti olarak müzakere ve anlaşma öncesinde tanınmış olması, Türkiye’nin AB sürecinde önüne konulan bir engeldir.
  • Adaya boru hattı ile içme suyunun taşınmış olması yüzyılın önemli bir projesidir. (Bunu söylememizin ardından, “anlaşma sonrasında bu Türkiye’nin bir hediyesi olarak anılacaktır, öyle değil mi?” dedi büyükelçi, gülümseyerek.)

Konuşmanın son anlarında “off the record” olan ancak sizlerle paylaşmak istediğim bir cümlesi oldu büyükelçinin: “1974 öncesinde İngiltere, 2004 yılında da Avrupa, Kıbrıs’ta büyük bir hata yaptı. Biz, bir Kuzey Avrupalıya hissettiğimiz yakınlıktan daha fazlasını sizlere karşı hissediyoruz. Bizler eski dostuz, bu adada. Kardeşiz. Ve bu sorunu masa başında çözecek olan yine bizleriz.”

Söylemeden geçemeyeceğim! Brüksel’deki ziyaretlerimiz kapsamında en misafirperver şekilde bizleri karşılamış olan, Kıbrıs Rum heyeti oldu. Öyle ki, Türkler geliyor diye kat görevlisi kadın bizler için evinde börek açmış getirmişti. Soru-cevaplarımızda hiç kaçamak ya da üstü kapalı cevaplar verilmedi. Mesajlar oldukça net, anlaşılabilir kurallar çerçevesinde idi. Kıbrıs Büyükelçiliğinde ağırlanan ve sivil toplumu temsil eden, ilk Türk heyeti olmak bizleri mutlu etti. Kendilerine teşekkür ederiz, bizim için çok önemli bir deneyim oldu.

Kıbrıs-ziyaret2
Büyükelçi Kornelious ile çektirdiğimiz hatıra fotoğrafı.
Kıbrıs-ziyaret1
GoPro ile çekmiş olduğum Selfie, Büyükelçi Korneliou’ta büyük bir merak uyandırdı.

Not: Büyükelçi Korneliou, 60’lı yıllarda şu anki KKTC sınırları içerisinde doğmuş, 74 çıkarmasının ardından Güney Rum Kesimi’ne göç etmek zorunda kalmış biri. Hayatının önemli bir kısmını aldığı eğitim ile birlikte Kıbrıs meselesine ayırmış donanımlı, bilgili ve deneyimli bir diplomat.

Cyprus Twitter
Avrupa Birliği Kıbrıs Daimi Temsilciliği’nin twitter’daki paylaşımı.
Kıbrıs Büyükelçisi ile Brüksel’de Buluştuk

yorum