Bugün bayram, dini, ulvi, anlamlı bayramlarımızdan biri Kurban Bayramı. Herkes mutlu, huzurlu, ailesiyle, ziyaretler yapılıyor, eller öpülüyor ya da öptürülüyor, hediyeler alıp veriliyor, kimi kavurma ikram ediyor kimi baklava gelen misafirlere, uzun zamandır görülmeyen eş dost görülüyor, bekarlara ne zaman evleneceği, öğrencilere derslerin durumu soruluyor tek tek, yaşça büyük olanlarımızın sağlık durumları, yeni seyahatten gelmiş olanlar gidip gördüğü yerleri anlatıyor, ve herkesin dilinde “o eski bayramlar”… 15 yaşındaki çocuktan tutun da, 75 yaşındaki nineye kadar, herkesin “o eski bayramları” var hafızasının bir kenarında. Yaşananların, paylaşılanların daha anlamlı olduğu. Bizim yok mu? Bayram namazı ile başlayan heyecanın, namaz sonrası pastaneden alınan sıcak simit ya da tahanlı pide eşliğinde  geniş aile kahvaltısı ile devam etmesi, büyüklerin evinde toplanmalar, kabristan ziyaretleri ve çabası. Bayram harçlıkları hangimizi mutluluktan göklere çıkarmadı ki? Hep mutluyduk, hep huzur dolu değil mi? Ya olmayanlar, olamayanlar…

Ya hayatın farklı zorluklarla ya da tecrübelerle karşısına çıkanlar. Hiç onları düşündüğümüz oluyor mu, bu mutlu(!) bayram günlerinde. Kimlerden mi bahsediyorum… Sadece televizyon gördüğümüz huzur evinde kalan büyüklerimizi, hapishanelerdeki insanları, devletin koruması ile sevgi evlerinde kalan insanları, hayatta hiç akrabası kalmamış olanları, annesi ve babasını kaybetmiş  olanları, anne ve babası ayrılmış olan gençleri, sağlık sorunları olup yatağa bağımlı yaşamak zorunda kalanları, kalabalıklar içerisinde yalnız kalmış olanları, bayram sabahı kalktığında bayramlaşacak birileri olmayanları, bayramda hayata gözlerini kapatanları, sevdiklerine ulaşmak için yola çıkıp trafik terörüne yenik düşenleri…

Televizyonlardan en çok gördüklerimiz huzur evindeki büyüklerimiz. Onları da bir kaç siyasetçi gider ziyaret ederse Darülacaze’den yayın yaparlar. Sair zamanda o insanların ne yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını da umursamayız pek. Ailesi olanlar, olmayanlar. Ailesi ve çocukları olup da, ziyaretine gelen giden kimsesi olmayanlar. Oda arkadaşının ziyaretçilerini, kendi ziyaretçisi edinenler. 2-3 günlük insan kalabalığının ardından yeniden yalnızlığa mahkum kalanlar. Gerçekten mutlular mıdır?

Türlü sebeplerden hapishaneye düşmüş olanlar. Yapmış olduklardan çoktan pişman olmuş olanlar, yapmamış olduklarından dolayı dört duvar arasında yıllarını yitirenler, yitirmek zorunda kalanlar. Ailesini getireceği hediyeleri, çocuğunu dört gözle bekleyenler. Bekleyecek kimsesi dahi olmayanlar. “Bu senin kaçıncı bayramın?” diye birbirlerine soran tutuklular. Gelecek bayram dışarıda olacağının mutluluğunun şimdiden yaşayanlar. Onlar bu bayram mutlular mıdır?

Ailelerini daha tanımadan kendilerini devletin koruması altında olan sevgi evlerinde tanımaya başlayan çocuklar. Devletin görevlendirdiği çalışanların yerine göre annelik yerine göre babalık yaptığı çocuklar. Ya aile içi şiddetten dolayı devlet tarafından ailelerinden alınıp devletin koruması altında büyümek zorunda olan çocuklar. Yeni bayramlıkları devlet tarafından dağıtılan, aileleri ile çarşı pazar gezip, bayramlıklarını seçme inisiyatifine sahip olamayan çocuklar. Bayram sabahı uyandıklarında, bir çok kız ve erkek kardeşi olan ama anne ve babası yanlarında olmayan o sevgi çocukları. El öpmeye gidecek, keza kendilerini ziyarete gelecek hiç kimseleri olamayan çocuklar. Onlar bu bayram mutlular mıdır?

Anne ve babası ayrı olanlar. Annesini ve/veya babasını göremeyenler. Hayatta oldukları halde görmeyenler. Bayram sabahı uyandıklarında babası yerine başka birini yanına alarak camiiye gitmek zorunda kalanlar. Namaz sonrası camiiden çıkan baba-oğulları uzaktan izleyip, yarın bir gün kendi kuracağı aileyi ve sahip olacakları çocukları düşünüp, iç geçirenler. Zihninde aile birliği adına hiç bir resim olmayanlar. Eş, dost, akrabaya bakıp, kendisine döndüğünde bir ayağı eksik hissedenler. Çocukları olduğu halde yanında olmayanlar, hiç olamayacak olanlar. Onlar bu bayram nasıllar?

Anne ya da babasını hayatında hiç görmemiş olanlar. Üvey anne ya da baba ile yetişmiş olanlar. Olmadıklarını bildikleri halde tanıdıkları başka kişilere anne ya da baba demek zorunda kalanlar. Kendinden, kendi genlerinden birinin eksikliğini her özel gün sonrasında hissedenler. Ya hayatta hiçbir akrabası olmayanlar. Olupta olmayanlar. Bayramın ilk gününü, akrabası olmadığı için evde televizyon izleyerek geçirmek zorunda kalanlar. Akrabası olmadığı için, gittiği her eş, dost ziyaretinde geniş ailesi olan tanıdıklara hayatını imrenmekle geçirmek zorunda kalanlar. Hiç bir zaman akrabası olamayacak olanlar. Onlar bu bayram nasıllar?

Engeli olanlar, mental problemi olanlar, zihni açık olduğu halde yatağa bağımlı yaşayanlar, kendini dahi bilmeyen yatalak hastaları olup bakmak zorunda olanlar, yoğun bakım ünitesinde hasta olanlar… Her bayram onlarca insanı mutlu görüp hastasının sağlığına kavuşması için her şeyini verebilecek olup yine de bir çaresini bulamayan binlerce insan. Sağlık durumunun asla iyileşmeyeceğini, son nefesini verene kadar yatalak kalacağını bilen hasta yakınları. Bayramın ne olup olmadığını dahi bilmeyen mental problemleri olan hasta yakınları. Onlar bu bayram mutlular mıdır?

Bayram tatilini ailesinin yanında geçirmek için yola koyulan ancak trafik terörüne kurban giden aile fertleri. Tüm ailesini bir kazada yitirenler. Hayatında bir daha ne hatırlamak ne yaşamak isteyeceği bir bayram anısı olanlar. Hayatını çocuklarına adayan, onları ve torunlarını yetiştiren, gözünün önünde bir kazada hepsinin kendisinde önce öldüğünü gören büyükler. Evlat acısı olanlar, acısı dinmek bilmeyenler. Onlar bu bayram mutlular mıdır?

Gurbette olanlar… Geçim derdi için başka şehir olanlar, bayram sabahı dahi çalışmak zorunda olanlar. Ülkesinde bayram havası sürerken, tamamen farklı bir kültür ve inancı olan bir toplumda, kendi doğduğu, büyüdüğü ve alıştığı yaşamın uzağında kalanlar. Savaşlar sebebiyle başka bir ülkede mülteci kalanlar. Ülkesinde iç karışıklıkları bitmek bilmeyen, bayramı kutlamayanlar, sokaklarda her an bir bombalı aracın patlama korkusuyla ziyaretlere gidenler. Yapılan saldırılar sonrası ailesini yitirenler, arkadaşlarını kaybedenler, evleri zarar görenler… Onlar bu bayram mutlular mıdır?

Kurban kesmek istediği halde kesemeyenler. Maddi durumu yerinde olmayanlar. Borca düşmüş olanlar. Her bayram olduğu gibi bir sonraki bayramda kurban kesebilecek ümidini yitirmeyenler. Komşusundan gelecek bir parça ete muhtaç olanlar. Bayram haricinde evine et girmeyenler. Gelen kurban etlerini, bir sonraki kurbana kadar aşları katmak üzere azar azar pay etmiş olanlar. Onlar bu bayram mutlular mıdır?

Özel ve güzel günler, derin ve anlamlı günler, inançlarımızın mimari ve yüzyıllardır gelenek haline gelen bayramlarımız. Herkesin mutlu olduğunu, herkesin bayramı iple çektiğini, herkesin bayramları bayram tadında yaşayabildiğini düşünüyoruz değil mi? Diğerlerinin olabileceğini hiç düşünmüyoruz bile. Görmüyorsak, tasavvur edemiyorsak, empati hiç yapmıyoruz. Bireyselleşen dünyalarımız empati yapmamızı daha da zorlaştırıyor.

Bayramların zihinlerimizdeki yeri “mutlu” olduğu için, belki de çocukluğumuzda daha çok mutlu olduğumuzdan dolayı, çocukluğumuzdaki bayramları hep arar olduk. Dillerimizden hiç düşmedi “o eski bayramlar” ki televizyon reklamları bile eski bayram kareleri ve gelenekleri ile çekilmeye devam ediliyor. Çünkü herkesin kendisini ait hissettiği bir durum söz konusu… Eski bayramlar… Bayramlar, özellikle de dini bayramlarımız, hayat ve geçim derdinin daha çok gündemde olduğu, bilgeliğin bilginin karşısında küçük kaldığı, anlamın biçim karşısında değersizleştiği, “biz”in önüne “ben”lerin geçtiği çağımızda, o eski bayramlara yeniden kavuşabilmenin yolu, o eski bayramları yaşayamayanların, bayram tadını alamayanlarına hayatlarına dokunabilmekten geçtiğini düşünüyorum. Bayramlar, kişilere, ailelere, belirli bir güruha değil inanan topluma geldiği için, tek başına bayram kutlamak olmaz. O insanları unutmayalım…

Hepinizin bayramını en içten dileklerimle kutlar, daha derin, daha bilge, daha bir, daha beraber bayramlar geçirmemizi dilerim.

Bayramlar Hep Bayram Tadında Mı?

yorum